Mekansal olan kuşkusuz Freudsal olandır. Temel hücrenin ana rahmine düşüşüyle birlikte mekansal olan kaçınılmaz olarak devrededir. Ancak, bir ucu açık olan bu devre, birinci ölüm sonunda kısa devre yapar. Okyanus bilincinin etkisindeki kısa devrenin adı doğumdur ve bilincin öncel aşamasının kesintisine tekabül eder. Koparılan mekana dönme güdüsü, ardıl ve dış olanın kaotik karmaşasından sapmayı gerektirir.
Canetti, geniş oylumlu yapıtı “Kitle ve İktidar”a bilinmeyene dokunma ve onun tarafından dokunulma problemiyle girer. Ana rahmi dışındaki her ortam yabancı ve dokunulma tehlikesine açık saldırganlardan oluşur. Savunmaya geçilmeli, fanus oluşturulmalıdır. İlkelden moderne, barınma gereksinimlerinin temel mantığı dış tehlikeden korunma üzerine kurulurken, lob bağlantıları kesintiye uğramış yaralı bilinç, eşzamanlı sapkınlığını içine ve mekanına akıtır. Metafor açıktır, korunmanın birincil mekanı ana rahmidir ve ikame seçenekleri bireyin önünde sıralanır.
Kişinin yaşamayı seçtiği mekan ve mekanın içine yığdığı nesneler gönderilerini kişinin topluyaşamsal ve zihinsel evrenine yapar. Bu çerçeve, psikanalitik olduğu kadar antropolojik bir vurgulamadır da. Renk, biçim, figür ve mekanın fiziksel yapısını oluşturan her bir unsur, yaşamsal gerçekliğin kendisinden daha fazla, diyalektik maketine tekabül eder. Dış tehlike, güvenlik dürtüsü ve kapalılık gereksinimi, bireyin toplumsaldan kopmasını evle gerçeklemesinin yolunu açar. Toplumsal iletişimin kopması, avcının yerleşikliğinin başladığı noktada biçim değiştirir.
Ataerkil yapının kültürel kanıksanımı ve üretim ilişkileri düzeneğinin netleşmesi sonucunda, evin ailesel yapıyı kemikleştirmesi mekanın iç dinamiklerini toplumsal baskılama sistemlerinin lokal uygulama alanına çevirir. İş, eğitim, hukuk gibi yönetsel erkin iktidar argümanları, izdüşümlerini babanın otoritesi eliyle evin içerisine iletir.
Liberal kentsel kurgunun, özellikle sanayi devrimi sonrasında bireysel konumlanış olanaklarının spektrumunu genişletmesiyle, tedavüle yeni yaşama biçimleri de girer. Geleneksel ev konumlanışının kırılmasına koşut olarak ekonomik yapılanmanın süreğeni, sisteme temelde karşı duramayan yeni ahlaksal algılayışlar yaygınlaşır. Marjda konumlanma sinyali gönderirken, liberal antibiyotikler olarak sistemsel travmanın sağaltımına katkıda bulunur bu marj görünümleri.
Mekan sorunu yeni zamanların konusu değil yalnızca, topraktan ve mekandan kopma miti antik mitolojinin de başat temalarından biriydi. Kültürel dizgenin ileri metrajlarında, tek tanrılı dinlerdeki toplumsal baskılama araçları da ceza yöntemlerinde sürgün seçeneğini sıkça kullandılar. Topluyaşamdan dışlanılma, bireyin bilinçaltı katmanlarında uzantılarını bulan temel travmaya kesin bir imlemeyi gösteriyordu.
Bir kez daha mitoloji ve Freud’a dönerek, sözcüğün kökeninden ivmelenirsek, Laios, aksakların soyundan gelmedir, kehanetin laneti üzerine düştüğünde ülkesinden kopmak zorunda kalır. Eşcinsel eğilim, vurguyu hem topraktan, hem de oğul katlinden uzaklaşmaya yapar. Babanın laneti şüphesiz oğul üstüne de olacaktır. Sürekli mekandan uzaklaşma, yola ve mekan dışına çıkma, geleneksel kültürel baskılama mentalitesinin çizgi dışındaki bireye uyguladığı cezalandırmayı Oidipus’un ayağındaki aksamayla somutlar.
Oidipus, bedeninde lanetin izini taşır, yolda olmak ve uzaklaşmak zorunluluğu baskı altında tutar benliğini bireyin ama yazgı ilksel mekana dönmeyi de kaçınılmaz kılar. Bilgelik ve zeka kutsal iktidarla ödüllendirilir ama lanetlenmişlik ve ahlaksal dizgeden sapma, travmayla sarmalar bireyi.
Mekan eksenli bir düşünce kümesi söz konusuysa Freud’dan uzak durabilmek olası değildi. Ancak mekansal gamın bu öncel aşamasını erteleyerek, sanayi devrimi, modern sonrasının kentsel çekim çerçevesi ve pratik karmaşası üzerinden konumlandıracağız mekan problemini. Ertelemenin gerekçesi psikanalitik kavrayışın daha sonraki bir metinde ayrıntılarıyla açımlanması nedeniyledir.
(Bu metin ilk kez, kimi küçük farklarla Lull dergisinde yayınlandı.)